Duyurular

BEDİÜZZAMAN'IN GÜNLÜK HAYATI

BEDİÜZZAMAN'IN GÜNLÜK HAYATI

"Üstadımız temiz havayı çok severdi. 'Ben yemek yemeden, gıdasız yaşarım, fakat havasız yaşayamam' derdi. Hergün hava almak için Zübeyir Ağabey ile beraber gider, bir saat kadar hava alır, gelirdi.''

 

"Üstadımız çok az yerdi, yediği zaman da beş saat geçmeyince tekrar yemek yemezdi. Yemekten sonra da iki saat geçmeyince su içmezdi, saate bakar, on dakika da olsa, 'Daha iki saat olmadı' diye beklerdi. İki saat olduğunda su içerdi. Suyu çok soğuk içerdi. İlk zamanları malum buzdolapları yoktu. Üstadımız da çok soğuk suyu arzu ederdi. Suyun içine buz bulduğumuzda buz koyardık. Termosa çok zamanlar buz bulamıyorduk. Meselâ o zaman Isparta'da iki adet eczane vardı, birisinde buzdolabı vardı. Rica eder, parası ile ondan buz alırdık. Bol su ile yıkar, termosa doldururduk. Buzu termosa koyarken Üstadımız başımızda durur, 'Ben de size yardım edeyim, ben de iştirak edeyim, bu iştirakten beni mahrum etmeyin' derdi.''

"Bir gün, soğuk su içmesinin, zehirin tesirinden olduğunu söyledi.''

 

"Yemekleri çok sade idi. Ekseri yemekleri şehriye çorbası, pirinç çorbası, sulu yemekler, yoğurt ve yumurta idi. Sulu yemeklere muhakkak yoğurt katardı. Üstadımızın hiç dişi yoktu. Son dişi 1948'de Afyon Hapishanesi'nde düşmüş."

"Bir insana kâfi gelmeyecek kadar az yer ve az uyurdu. Bize de derdi ki: 'Fıtrî uyku beş saattir.'

 

''Her zaman abdestli olurdu.''

 

''Duhâ namazını da hiç geçirmezdi. Bu namazı güneş doğduktan 45 dakika sonra kılardı.''

 

''Kırlara gittiğimizde en yüksek yerlere çıkardı. Bazen yüksek ağaçların ve taşların başına çıkardı. Namaz kılarken de yüksek taşların başını tercih ederdi."

 

"Ramazan'ın on beşinden sonra kendisi yatmazdı, bizi de yatırmazdı. Hattâ çok gece kontrol ederdi. Eğer uyurken yakalarsa, bize su döker, uyandırırdı. Bizleri uyumamaya alıştırırdı. Mübarek geceleri ihya ettiğimiz zaman sabah namazı olduğnda kılar, yatardık.''

Bayram Yüksel

 

 

"Seher namazını eda ettikten sonra, bir bardak limonlu çay içerdi. Hz. Üstadımız her ne zaman olursa olsun, çaya ve limon konulacak yemeklere limon damlatırdı. Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri asıl yemeği kuşluk zamanında yerdi. Öğle vakti pek az, birkaç lokma bir taam alırdı. İkindi namazından evvel asıl yemeği yerdi. Ancak akşam namazından sonra okuyacağı esnada limonlu bir bardak çay içerdi.''

 

''Yemeğin üzerine 4-5 habbe üzüm yerdi. Her habbeyi yiyişinde Besmele okurdu.''

Zübeyr Gündüzalp

 

 

Onunla birlikte olunca hiç yorulmazdık"

"Üstadımızın konuşmasında o kadar letafet vardı ki, o derece feyizliydi ki, sabahtan akşama kadar o vaziyette ders alsak, yol yürüsek, zahmet çeksek, aç kalsak, içimizden zerre kadar sıkılma gelmez, hattâ bazen sıkıntılı hallerimizde Üstadımızın sima-i mübareklerine baktığımız zaman içimizde bir ferahlık gelirdi.

"Bize bir şevk, bir cevvaliyet gelir, gece-gündüz çalışsak, uyumasak yorgunlak hissetmezdik. SŞ

 

. Sadece Risale-i Nurla meşgul olurdu"

"Üstadımız Risale-i Nurun hizmetini herşeye tercih ederdi. Hiçbir zaman başka kitablarla meşgul olduğunu görmedik. Daima Risale-i Nurların neşri, telifi, tashihi,  okuması, yazması ve lahika mektupları gibi hizmetlerle meşgul olurdu. Bize de şu dersi verirdi:

"Bakın, ben başka kitaplarla meşgul olmuyorum. Siz de Risale-i Nurdan başka kitaplarla meşgul olmayın. Risale-i Nur size kâfidir.

"Risale-i Nurun gıda ve taam hükmündeki hakikatlarından hem akıl, hem kalb, hem ruh, hem nefis, hem his hisselerini alabilir. Yoksa yalnız akıl cüz'i bir hisse alır, ötekiler gıdasız kalabilirler. Risale-i Nur sair ilimler gibi okunmamalı. Çünkü ondaki iman-ı tahkikî ilimleri başka ilimlere ve maariflere benzemez. Akıldan başka çok letâif-i insaniyenin kût ve nurudur.' SŞ

 

Temiz havayı çok severdi"

"Üstadımız temiz havayı çok severdi. Hemen hemen yaz-kış temiz hava almak için dışarı çıkardı. Üstadımızın hem güneş gözlüğü, hem şemsiyesi, hem de okuma gözlüğü vardı. Dışarı çıktığında muhakkak güneş gözlüğünü takar, şemsiyesini eline alır, çok dinç yürürdü. Üstadımız bizimle beraber yürümezdi. Bizler ya elli metre önden, veya elli metre arkadan yürürdük. Bazen fayton, bazen araba ile temiz hava almak için çıkardık.SŞ

 

"Mecmualar ciltlenip geldiğinde Üstadımız bayram ediyordu. SŞ

Risale-i Nur Külliyatı'nın 1955'ten sonra yeni harflerle Ankara, İstanbul, Antalya ve Samsun'da basılmaya başlandığında Üstadımız âdeta bayram ediyordu. 'Risale-i Nur bayramıdır' derdi. Sözler mecmuası ilk matbaaya verildiğinde, 'Ben bunu bekliyordum. Bu bitsin, ben âhirete gideceğim' dedi. O bitti, Mektubat başladı, 'Bunu da görsem gideceğim' dedi. Ondan sonra Lem'alar, İşarâtü'l-İ'caz, Mesnevî-i Nuriye, Asâ-yı Mûsa, Şûalar, Tarihçe-i Hayat ve en son Bediüzzaman Cevap Veriyor basıldı. Her kitap baskıya verildiğinde, 'Ya Rabbi, bunu görsem gideceğim, bu günleri bekliyordum' derdi. SŞ

Risale-i Nur matbaalarında neşr olunmaya başladığında Üstadımız yerinde duramıyordu. Bir  faaliyet, bir gayret, bir cevvaliyet... Sevincinden âdeta yerinde duramıyordu. Öyle haller oldu ki, dünyayı tayeran etmek istiyordu. SŞ

Gelen formaların tashih işlerin bitirip göndermeyince, hiçbir işe bakmaz ve baktırmazdı. Âdeta asker gibi veya saat gibi dakikti. Bir hizmeti anında yaptırırdı.SŞ

 

Yemesi ve içmesi

"Üstadımız çok az yerdi, yediği zaman da beş saat geçmeyince tekrar yemek yemezdi. Yemekten sonra da iki saat geçmeyince su içmezdi, saate bakar, on dakika da olsa, 'Daha iki saat olmadı' diye beklerdi. İki saat olduğunda su içerdi. SŞ

 

Suyu çok soğuk içerdi. İlk zamanları malum buzdolapları yoktu. Üstadımız da çok soğuk suyu arzu ederdi. Suyun içine buz bulduğumuzda buz koyardık. Termosa çok zamanlar buz bulamıyorduk. Meselâ o zaman Isparta'da iki adet eczane vardı, birisinde buzdolabı vardı. Rica eder, parası ile ondan buz alırdık. Bol su ile yıkar, termosa doldururduk. Buzu termosa koyarken Üstadımız başımızda durur, 'Ben de size yardım edeyim, ben de iştirak edeyim, bu iştirakten beni mahrum etmeyin' derdi. SŞ

 

Birgün, soğuk su içmesinin, zehirin tesirinden olduğunu söyledi. Kendisine zehir enjekte edilen iğnenin yeri, göğsünde hâlâ belli idi. Uzun zaman akmış. Bizim zamanımızda kurumuş gördük.SŞ

 

"Üstad çayı fazla içmezdi. Hararet olduğu zamanlarda, limonlu bir bardak ancak içerdi. Limonu çok severdi. Yemeklerinde de limon kullanırdı. Limon her zaman bulunmazdı. Limon bulunmadığı zamanlar çayına çok cüz'î limon tuzu kordu.SŞ

 

"Üstada nasıl yemek yapardık?"

"Üstadın yemekleri çok sade idi. Ekseri yemekleri şehriye çorbası, pirinç çorbası, sulu yemekler, yoğurt ve yumurta idi. Sulu yemeklere muhakkak yoğurt katardı. Üstadımızın hiç dişi yoktu. Son dişi 1948'de Afyon Hapishanesi'ned düşmüş. SŞ

"Üstadımız yemekleri ekseri şu şekilde pişirttirirdi:

"Meselâ küçük bir sefer tasına az su koyarız. Bir çay kaşığı tereyağı, çok cüz'î tuz, beraber kaynamaya başladığında, yumurtayı kırarız. (Üstadımız yumurtayı yıkattırırdı.) Yumurtanın beyazı pişmeye başladığında içine ekmek doğrarız. Üstadımız kat'iyen yağı yaktırmazdı.

"Şehriye çorbası olsun, pirinç çorbası olsun, onlar da biraz su ile kaynamaya başladığında yumurtayı kırarız. Yumurtanın beyazı piştiğinde içine yoğurdu koruz, karıştırırız. Hafif kaynadığında indiririz. Üstadımız afiyetle yerdi.SŞ

"Üstad, sarımsağı hiç yemezdi. Bizler soğan kullanırdık yemeklere.

"Yarım ekmek alırdık (bazen de bütün). Bu ekmek bir hafta giderdi. Ekmeği getirirken ve alırken çok dikkat eder, beyaz torbanın içinde getirirdik. Nazardan ve zehirden çok sakınırdı. Çünkü Üstadımızı zehirlemek için çok desiselere başvururlardı.SŞ

 

Üstadın et ve meyve yemesi

"Üstadım on beş günde bir et yerdi. Taze koyun eti alır, çok pişirirdik, bazen de köfte yaptırırdık. Emirdağ'da Çalışkan hanedanının evine, yâni Ceylân Ağabeyin annesine, Isparta'da ise eve sahibesi Fıtnat Anneye yaptırırdı. Aldığımız kıymayı iki üç sefer makinada çektirirdik. Yoğurtlardan da inek yoğurdu yerdi. Koyun v.s. yoğurdu yemezdi.Yemeklerden sonra da Üstadımız muhakkak, az da olsa tatlı yerdi. Meselâ Isparta'da yapılan beyaz kurabiye çok yumuşak olurdu. Onu kaşıkla ezer, toz haline getirir, kaşıkla yerdi. Üstad kavunu da sever, kaşıkla yerdi. Üzümün kabuğunu ve çekirdeğini ayırır, domatesin de kabuğunu soyardı.SŞ

 

"Fıtrî uyku beş saat"

"Üstadımız, bir insana kâfi gelmeyecek kadar az yer ve az uyurdu. Bize de derdi ki: 'Fıtrî uyku beş saattir.' Geceleri sabaha kadar dua, niyaz ve ibadette bulunurdu. Yaz ve kış âdetini hiç değiştirmez, teheccüd namazını devamlı kılar, münacaat ve evradların asla terketmezlerdi. Hem Isparta'da, hem Barla'da, hem Emirdağ'da, komşuları bizlere, 'Ne zaman Üstadın evine geceleri baksak, Üstadın odasında ışık yandığını görür, hazin edasıyla dua ettiğini duyardık' derlerdi. Üstadımız her zaman abdestli olurdu. Üstad duhâ namazını da hiç geçirmezdi. Bu namazı güneş doğduktan 45 dakika sonra kılardı.SŞ

 

"Boş vakit geçirmezdi"

"Hiçbir zaman mübarek vaktini boş geçirmez, ya okur, ya tashihle meşgul olur veya okutturur, dinlerdi.SŞ

 

Kaynak: Son Şahitler, Necmettin Şahiner

 

 

Bu sayfa 957 kişi tarafından okunmuştur
<