Bela ve Musibetler, Depremler Bazı Duaların Vaktidir
Bilindiği üzere Peygamberimiz'e (sas) salat-ü selam getirmek, bizim ömür boyu mükellef olduğumuz hasbi görevimizdir. Bu konuda Ahzap Sûresi'nde geçen ayette ve birçok hadislerde salat-ü selam okuma emri vardır. Nitekim namazlarımızda tekrar ettiğimiz Allahümme salli..., Allhümme barik,.. salavatlarını da ömür boyu okur, her fırsatta Peygamberimiz'e salat-ü selam getirmeyi vazgeçilmez görevimiz biliriz, dünyevi bir karşılık beklemek de aklımıza gelmez..
İşte hiçbir dünyevi maksat beklemeden, sadece Peygamberimiz'in şefaatine vesile olacak bir dua niyetiyle okuduğumuz bu salat-ü selamlara bazıları, Salat-ı Tefriciye de olduğu gibi peşin dünyevi bir istek de yüklüyor, maruz kaldığı sıkıntı ve üzüntülerden kurtulmayı da niyet ederek okumaya başlıyorlar. Burada ise soru şu oluyor:
Böyle dünyevi bir niyetle okunan salat-ü selamdan beklenen dünyevi sonuç kesin şekilde elde edilebilir mi? Böyle dinî bir hüküm var mıdır?
Bu soruya sıhhatli cevap verebilmek için duanın bir ibadet olduğunu, ibadetin de karşılığının çoğunlukla ahirette verileceği gerçeğini bilmeye ihtiyaç vardır. Şöyle ki:
Salat-ı Tefriciye gibi salat-ü selamlar Peygamberimiz için yaptığımız birer makbul duadırlar. Dualar ise ibadet niyetiyle okunur. İbadetlerin karşılığı da bazen dünyada verilir, ama çoğunlukla da ahirete tehir edilir. Bu sebeple, dünyevi sonuç hemen alınmazsa "duam kabul olmadı, redde uğradı", diye ümitsizliğe düşülmez.. Belki karşılığı ebedi hayatta verilmek üzere ahirete tehir edildi, diye düşünerek salat-ü selama devam edilir...
Yani hangi sıkıntıdan kurtulmak niyetiyle okunursa okunsun, okuyan karşılığını hemen peşin olarak dünyada alacak, düşündüğü sonuca da mutlaka hemen varacak, diye bir hüküm yoktur. Kaldı ki, maruz kalınan sıkıntılar, bu gibi duaları okumanın da vakitleri olarak görülür. Nitekim Bediüzzaman Hazretlerinin bu konudaki hatırlatmaları aynen şöyledir:
"Dua bir ibadettir! Kul, kendi aczini ve fakrını dua ibadeti ile ilan eder. Zahiri maksatlar ise dua ibadetinin vakitleridir! Hakiki faydaları değil. Çünkü ibadetin faydası, ahirete bakar! Dünyevi maksatları hasıl olmazsa, o dua kabul olmadı, denilmez, belki daha duanın vakti bitmedi denir, dua yapmaya devam edilir..."
Bu sebeple Salat-ı Tefriciye gibi salavat dualarını, sadece dünyevi ihtiyacımızı karşılama aracı durumuna düşürmemeli, ebedi hayatta karşılığını göreceğimiz bir ibadetimiz olarak yapmalı, peşin sonuç alınmazsa okuduğumuz salavatlar boşa gitti sanmamalıyız..
Peki, bu 4444 kere okuma âdeti nereden geliyor, insanlar bu miktara ulaşmayı sanki kabul olma şartı gibi görüyorlar?
Kolay hatırda kalması için 11, 21, 41, 313 ve 4444 sayısını söyleyenler olmuştur.
Örneğin, İmam Kurtubi'nin 4444 defa okunması halinde kabul olacağı yönünde bir ümidi olduğu nakledilir.
Konuyla ilgili İmam Kurtubi'nin ve diğer bazı alimlerin tavsiyeleri şöyledir:
Şeyh Muhammed Tunüsi dedi ki: “Kim bu Salat-ı Nariye’ye her gün on bir defa devam ederse onun için sanki rızık gökten yağıyor ve yer onu yeşertip bitiriyor gibi olur.”
İmam Dinuri de dedi ki: Kim bu Salavatı her farz namazı müteakib on bir defa okur da bunu kendine devamlı bir vird haline getirse, şüphe yok ki, o bir nice yüksek mertebelere ve geniş servetlere nâil olur. Her gün esrarı keşfetme niyetiyle bu salavatı Resuller sayısınca (313) defa okuyan kimse arzu ettiği birçok şeyleri görmeye başlar.
İmam Kurtubi diyor ki: Kim çok önemli bir işinin olmasını veya devam edip duran bir belanın def edilmesini arzu ediyorsa, bu salat-i tefriciyeyi dört bin dört yüz kırk dört (4444) defa okuyup çok yüksek ahlâkta ve yaratı-lışta olan Nebiyy-i Zişan Efendimiz’e bununla tevessül etsin. Şübhe yok ki, Allah onun muradının gerçekleşmesi için ona başarılı bir kapı açar ve niyetine göre arzusunu verir. (Muhammed Hakkı b. Ali Nazillili, Hazinetü’l-Esrar ve Celiletü’l-Ezkar, İstanbul, Matbaa-i Âmire, 1891. s. 167-168; Hür Mahmud Yücer, agm, 256-257. https://archive.org/details/khaznatalasrrjal00nzil/page/169)
Demek ki, bunlar birer ümittir. "Bu miktarı bulan okumalar mutlaka kabul olur, bu sayıya ulaşamayanlar ise redde uğrar" demek değildir. Duadır bu... Az da okunsa çok da okunsa okuyanlar boş kalmazlar, dünyevî istekleri yerine gelmese de uhrevî sevabını kazanır.
SALATI TEFRİCİYE DUASI NEDİR?
Salat-ı Tefriciye Duası Nedir? Salat-ı Tefriciye duası Türkçe meali itibariyle Resulullah'a selam ve salat edilen bir duadır. Duada, Resulullah'ın hürmetine Allah'a niyaz edilmektedir. İstenen muradın hasıl olması amacı ile Resulullah'ın adı zikredilmektedir.
SALAT-I TEFRİCİYE DUASI ARAPÇA OKUNUŞU

SALAT-I TEFRİCİYE DUASI TÜRKÇE OKUNUŞU
“Allâhumme salli salaten kâmileten ve sellim selamen tâmmen ala Seyyidinâ Muhammedinillezi tenhallü bihil ukadü ve tenfericu bihil-kürebü ve tukda bihil-havaicu ve tünalü bihir-reğâibü ve hüsnül-havatimi ve yustaskal ğamamu bivechihil Kerim ve ala âlihi ve sahbihi fi külli lemhatin ve nefesin bi adedi külli ma’lumin lek.”
SALAT-I TEFRİCİYE TÜRKÇE ANLAMI
“Allahım! Bizim Efendimiz Muhammed’e (sav) kusursuz bir salât ve rahmet, mükemmel bir selâm ve selâmet vermeni diliyoruz. O Peygamber ki, onun hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar ve belalar onun hürmetine açılıp dağılır, hacet ve ihtiyaçlar onun hürmetine yerine getirilir. Maksatlara O’nun hürmetine ulaşılır, güzel sonuçlar O’nun hürmetine elde edilir. O’nun şerefli yüzü hürmetine bulutlardaki yağmur istenilir, Allah’ım, onun ehl-i beytine, ashabına da her göz kırpacak kadar zamanda (her an, saniye) her nefes alacak zamanda sana malum olan varlıklar sayısınca salât et.”
SALAVAT GETİRMENİN KUR'AN DAKİ YERİ
Ahzab; Arapçası; son ayet,
ınnallahe ve melâiketehü yüsallûne alennebiyy,
Ya eyyhuellezine amenü sallû aleyhi ve selli mûteslimâ
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin. |
4444 KEZ TEFRİCİYE OKUMANIN FAZİLETLERİ
Salat-ı Tefriciye duası bir hayli ünlü olan bir salattır. Salat-ı Tefriciye duası, ihlas ile birlikte okunmaya devam edildiği durumda okuyan bireyde dilediklerinin gerçekleşmesi, yaşamında meydana gelen sorunların ortadan kalkması, başlarına gelebilen zorluklar, hastalıklar mevcut olduğunda oldukça fazla etkili olduğu bilinmektedir.
Bununla beraber İmam Kurtubi’nin dediğine göre Salat-ı Tefriciye 100 kez veya 41 kez okumaya devam edilmesi halinde bireyin zaman geçtikçe problemlerinin giderildiğini, işlerinin oldukça kolaylaştığını, içinin nurla dolduğunu, rızkının bir hayli bollaştığını, itibarının da arttığını belirtmiştir. Birey eğer dilediklerinin çabuk gerçekleşmesini istiyor ise Salat-ı Tefriciye duasını okunması gerekmektedir.
Kurtubi önemli olan ya da hayırlı olan bir işin gerçekleşebilmesi ya da belaların def edilebilmesi için Salat-ı Tefriciye 4444 kez okunmalı demiştir. Salat-ı Tefriciye duasını okuyacak kadar zamanı bulunmayan kişiler 5, 3, 7, 21, 41 veya 11 kez okuyabilmektedir.
Bela ve musibetler, depremler bazı duaların vaktidir
Kurtarma çalışmaları devam ediyor. Cenab-ı Hak deprem musibetine uğrayanların yardımcısı olsun
RİSALEHABER
Bu sabah Kahramanmaraş ve Gaziantep merkezli meydana gelen depremler milyonlarca insanı etkiledi. Enkaz altında birçok insan var. Kurtarma çalışmaları devam ediyor. Cenab-ı Hak deprem musibetine uğrayanların yardımcısı olsun.
Musibet ve belalar işlenen günah ve hataların bir sonucu iken, aynı zamanda mükafatın da başlangıcı oluyorlar. Çünkü musibet kişinin kusurunu temizler, affedilmesine vesile olur, ardından Allah sonsuz şefkati ile o kulunu nimetine boğar.
BELA VE MUSİBETLER BAZI DUALARIN VAKTİNİN GELDİĞİNİ GÖSTERİR
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, belaların ve musibetlerin artmasının bazı duaların vaktinin geldiğini belirtiyor.
Yirmi Üçüncü Söz'deki ilgili bölüm şöyle:
"Hem, duâ bir ubûdiyettir (kulluk); ubûdiyet ise, semerâtı uhreviyedir (netcesi ahirettedir). Dünyevî maksadlar ise, o nevi duâ ve ibâdetin vakitleridir; o maksadlar, gàyeleri değil.
Meselâ, yağmur namazı ve duâsı bir ibâdettir. Yağmursuzluk, o ibâdetin vaktidir; yoksa, o ibâdet ve o duâ, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyet ile olsa, o duâ, o ibâdet hâlis olmadığından, kabule lâyık olmaz.
Nasıl ki, güneşin gurûbu (batış), akşam namazının vaktidir; hem güneşin ve ayın tutulmaları, küsûf ve husûf namazları denilen iki ibâdet-i mahsusanın (özel ibadetler) vakitleridir. Yani, gece ve gündüzün nurânî âyetlerinin nikaplanmasıyla (örtülmesi) bir azamet-i İlâhiyeyi ilâna medâr olduğundan, Cenâb-ı Hak, ibâdını (kullarını), o vakitte bir nevi ibâdete dâvet eder. Yoksa, o namaz, açılması ve ne kadar devam etmesi, müneccim hesâbiyle muayyen olan ay ve güneşin husûf ve küsûflarının inkişafları için değildir. Aynı onun gibi, yağmursuzluk dahi, yağmur namazının vaktidir.
Ve beliyyelerin (bela, musibet) istilâsı ve muzır (zararlı) şeylerin tasallutu, bâzı duâların evkat-ı mahsusalarıdır (özel vakitler) ki, insan o vakitlerde aczini anlar; duâ ile, niyaz ile Kadîr-i Mutlakın dergâhına ilticâ eder.
Eğer duâ çok edildiği halde, beliyyeler def' olunmazsa, denilmeyecek ki, "Duâ kabul olmadı." Belki denilecek ki, "Duânın vakti, kazâ olmadı." Eğer Cenâb-ı Hak, fazl ve keremiyle, belâyı ref' etse, nurun alâ nur, o vakit duâ vakti biter, kazâ olur.
Demek duâ, bir sırr-ı ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hâlisen livechillâh (Allah için) olmalı. Yalnız aczini izhâr edip, duâ ile O'na ilticâ etmeli; Rubûbiyetine karışmamalı. Tedbîri O'na bırakmalı, hikmetine itimad etmeli, rahmetini ittiham etmemeli.
Kaynak: risalehaber.com