Duyurular

Mevlâna Halid-İ Bağdadi Ve Bediüzzaman

Mevlâna Halid-İ Bağdadi Ve Bediüzzaman

"Saniyen: O zamanda büyük âlimler, bana karşı üstadlık vaziyeti değil, ya rakip veyahut teslimiyet derecesine girdikleri için bana cübbe giydirecek ve üstadlık vaziyetini alacak kendilerine güvenenler bulunmadı. Ve evliya-yı azimeden dört beş zâtın vefat etmeleri cihetiyle, elli altı senedir icazetin zahir alâmeti olan cübbeyi giymek ve bir üstadın elini öpmek, üstadlığını kabul etmek hakkımı bugünlerde, yüz senelik bir mesafede Hazret-i Mevlânâ Zülcenâheyn Hâlid Ziyâeddin kendi cübbesini, o cübbeye sarılan bir sarıkla, pek garip bir tarzda bana giydirmek için gönderdiğini bazı emarelerle bana kanaat geldi. Ben de o mübarek ve yüz yaşında cübbeyi giyiyorum. Cenab-ı Hakk'a yüz binler şükrediyorum. (Haşiye)

Haşiye: Bu mübarek emaneti Risale-i Nur talebelerinden ve ahiret hemşirelerimizden Âsiye namında bir muhterem hanımın eliyle aldım." (Kastamonu Lahikası)

Mevlâna Halid-İ Bağdadi Ve Bediüzzaman | Samsun Araştırma Kültür ve Eğitim  Vakfı

 

Üstad Ekim 1951'de cübbesi dahil bazı eşyalarını Urfa'ya göndermiş, kendisinin de sonra geleceğini söylemiştir. Bilindiği gibi Urfa'da vefat etmiştir. Mezkur cübbe merhum Abdülkadir Badıllı Ağabey'de bulunmakta idi ve Urfa'da müzede muhafaza edilmektedir.

Mevlana Halid-i Bağdadi

Nurani silsilenin 13. asırdaki halkası ve asrının müceddidi, "... onlardan ilimde derinlik ve istikamet sahibi olanlar..."(Nisa;162), "Allah'ın nurunu üflemekle söndürmek isterler. Allah ise nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz."(Tevbe:32) ayetlerinin remzen parmak bastığı (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 78, 94.) mürşid. Nakşibendi ve Kadiri tarikatları için irşad etmeye yetkili olduğundan zülcenaheyn olarak ün yapmıştır. Nakşibendiler arasında, büyük alim ve şeyhler için kullanılıp efendimiz anlamına gelen "Mevlana" lakabıyla tanınır. Asıl ismi, Ebü'l-Beha Ziyaüddin Halid b. Ahmed b. Hüseyn eş-Şehrezuri el-Kürdi'dir. Sonraları kendisinin yolundan gidenler Nakşibendi tarikatının Halidiye kolu olarak isimlendirilmişlerdir.

Sülalesi baba tarafından Hz. Osman'a dayanan Halid-i Bağdadi, 1193'te (M. 1779) Irak'ta, Süleymaniye'ye bağlı Karadağ kasabasında dünyaya geldi. Bölgenin ünlü alimlerinden ders aldı. Özellikle Kadiri Şeyhleri Abdürrahim ve Abdülkerim Berzenci kardeşlerden ders okudu. Mantık ve Kelam ilmi üzerinde mesaisini yoğunlaştırdı. Şeyhi Abdülkerim Berzenci'nin vefatı (1213.-M.1798-99) üzerine, çok genç olmasına rağmen Süleymaniye'deki medresenin sorumluluğunu üstlenerek bir çok talebe yetiştirdi. Burada yedi yıl hizmet verdi. Sünnet-i seniyyeye bağlılığı, derin ilmi ve siyasi otoriteden uzak tavırlarıyla dikkati çekti.

Mevlana Halid'in beş ay süren Hindistan'daki tahsili, irşad ve tecdid hizmetinde büyük hizmete haizdir. İran ve Afganistan üzerinden yol boyunca karşılaştığı alimlerle ve özellikle İranlı Şeyh İsmail-i Kaşi ile girdiği ilmi münazaralardan dolayı Hindistan'a ancak altı ay sonra ulaşabilmiştir. Delhi'de Nakşibendi şeyhi Abdullah Dihlevi'den aldığı ilimle o zaman Hindistan'dan İran'a kadar yayılmış olan Kur'an-ı Kerim'in yanlış yorumlarını etkisiz hale getirip şüpheleri dağıtarak, elli milyondan fazla (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 78) insanın irşadlarına ve imanlarının kurtulmasına vesile oldu.

Özellikle Hindistan dönüşünde etrafındaki halkanın hızla genişlemesi devlet ricalinin dikkatini çekmiş ve bölge valisinden tahkikat istenmiştir. Bundan rahatsız olan Halid-i Zülcenaheyn Şam'a geçerek Ümeyye (Emevi) Camii civarına yerleşmiş(1823) ve vefatına kadar burada kalmıştır. O sırada yönetimde olan Osmanlı Sultanı II. Mahmud'un isteği üzerine kendisi hakkında tahkikat yapan Bağdat Valisi Davut Paşa, İstanbul'a gönderdiği raporunda; Mevlana Hazretlerinin gayesinin 'sünnet-i seniyyeyi ihya ve müridlerini irşad etmek' olduğunu, 'dünyevi makamlara kesinlikle temayülü olmadığını, siyasetten son derece uzak durduğunu ve hiçbir zaman devlet işlerine karışmayacağını taahhüt ettiğini' bildirmiştir. Bunun da ötesinde Mevlana Halid Hazretleri Osmanlı aleyhtarlığına fırsat vermemiştir. Dağıstan'dan Sumatra'ya kadar yayılan tarikatının mensupları, Osmanlı lehindeki faaliyetleriyle öne çıkmışlardır.

  

 

Mevlana Halid Nakşibendi'nin  Suriye'de Kasyun Dağı türbesinden bir görünüm.

Mevlana Hazretleri 1827'de vefat etmiştir. Başta akaid, fıkıh ve kelam olmak üzere birçok eser yazmış ve bunların önemli bir kısmı Türkçe'ye çevrilmiştir.

Eserleri:
1-Divan: Ağırlıklı olarak Farsça, ayrıca Arapça ve Kürtçe şiirlerden oluşur.
2-Rabıta Risalesi:Türkçe'ye tercüme edilmiştir.
3-Mektubat: Talebelerine yazdığı Farsca, Arapça mektuplardan oluşmaktadır.
4-Adab Risalesi
5-Zikir Adabı Risalesi
6-Tarîk Risalesi
7-Cila'ü'l-ekdar; Bedir gazilerinin isimlerini ihtiva eder.
8-Fera'idü'l-Fevâid
9-Mevlana Halid'in Vasiyeti
10-Risaletü'ül-ikdi'l-cevheri:Eşarilerle Maturidilerin kesb ve irade-i cüziyye konusundaki görüşlerini inceler.(TDV. İslam A. 15.C. s.285).
11-Zübdetü'r-Resail Umdetü'l- Vesail: Mektubat ve diğer risalelerinden iktibaslar.

kaynak: risalehaber.com

Bu sayfa 1431 kişi tarafından okunmuştur
<